"Bir dakika," diye selendi Köstebek. "Senin cebinde ne var öyle?"
Benim!
Benim cebimde ne olabilirdi ki! Elbette Hümeyra'nın fotoğraf makinesi. Gri, metalik renkli küçük bir şahit! Cebimde umut, kahroluş, kaderime bakışım, resimlerimi sevişim, onlarda bulduğum, zaman zaman da bulamadığım gerçek. Hepsi. Ya da hiçbiri.
Şimdi ne söylenebilirdi?
Yakalanmıştım. Cebimde belli olmayacağını söylemişti Hümeyra. Duvardaki resimlerin fotoğrafları olmadan, haber doğru dürüst etki yapmazdı.
(...)
"Süha Bey, özür dilerim, efendim."
Bu benim sesim mi? Hangi kuyudan yankılanan ses bu?
"Bu sigara, efendim."
"Ben size demedim mi ceplerinizde hiçbir şey olmayacak diye! Ceplerinizde hiçbir şey olmayacak!"
Hayali bir kuyudaydım. Herkes yukarıda kalmış.
(...)
Dünyanın bütün kuyuları sigara olmuştu şimdi. Ve ben kurtulmuştum!
(...)
(Sayfa 96-98)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder